#

41, 42, 43 ikili nace kodları genel olarak inşaat sektöründe hizmet veren işyerlerinin yer aldığı nace kodlarıdır. Bunlar 41: Bina inşaatı, 42: Bina dışı yapıların inşaatı ve 43: Özel inşaat faaliyetlerini kapsamaktadır. Soruda ise Yapı işlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin sadece bu Nace kodlarında yer alan işyerlerini mi kapsadığı sorulmaktadır. Bu soruya kısa cevap olarak tüm nace kodlarında yer alan işyerlerinin bu Yönetmelik kapsamında olabileceği söylenebilir. Ancak bu noktada işyerlerinin hangi hallerde Yönetmelik kapsamında olabileceğine bakılması önem arz etmektedir.

Yönetmeliğin kapsam maddesinde “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamına giren tüm yapı işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanır” ifadesi yer almaktadır. Yapı işlerinin de hangi hususları içerdiği Yönetmeliğin Ek-1’inde belirtilmiştir. Ek-1’de inşa işlerinin yanı sıra işyerlerinde gerçekleştirilecek tadilat, yenileme, tamir, restorasyon, bakım, boyama ve temizlik işlerinin de yer aldığı görülmektedir. Dolayısıyla 6331 sayılı Kanun kapsamında yer alan tüm işyerlerinde, Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin Ek-1’inde belirtilen faaliyetlerin bulunması halinde Yönetmelik kapsamında yer alacağı söylenebilir.

Sağlık ve güvenlik planı; 92/57/EEC sayılı Konsey Direktifi esas alınarak hazırlanan “Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği” içerisinde yer almaktadır ve projenin henüz hazırlık aşamasında iken hazırlanması ve proje süresince güncellenmesi ve uygulanması istenen önemli bir dokümandır.

Zorunluluk açısından değerlendirildiğinde gerek Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde gerekse konsey direktifte ve ilgili rehberinde herhangi bir istisnai durum belirtilmediği için, tüm yapı işlerinde sağlık ve güvenlik planının hazırlanması zorunlu tutulmuştur. Dolayısıyla inşaatın büyüklüğü ya da çalışan sayısı gibi kriterler fark etmeksizin tüm yapı işlerinde projeye özgü ve sade bir plan oluşturulmalı ve bu planın projenin büyüklüğü ve karmaşıklığı ile doğru orantılı olarak yeterli detaya sahip olması sağlanmalıdır.

Sağlık ve Güvenlik Planı tanımında “yapı alanının tamamından sorumlu işveren veya proje sorumlusu tarafından hazırlanan veya hazırlanması sağlanan planı” ifadesi yer aldığından sadece yapı alanından sorumlu işverenin bu planı hazırlaması yeterli olacaktır.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde sağlık ve güvenlik planının hazırlanması ve uygulanmasına ilişkin 8 inci maddesinin 2 nci fıkrasında “İşveren veya proje sorumlusu, yapı işine başlamadan önce projenin hazırlık aşamasında, sağlık ve güvenlik planını hazırlar veya hazırlanmasını sağlar” hükmü yer almaktadır. Bununla birlikte 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının b) bendinde ise sağlık ve güvenlik koordinatörlerinin proje hazırlık aşamasında sağlık ve güvenlik planını hazırlaması veya hazırlanmasını sağlaması gerektiği belirtilmiştir. Bu noktada hem işveren hem de sağlık ve güvenlik koordinatörlerinin sağlık ve güvenlik planı hazırlanmasını sağlayacağının belirtilmesi kafa karışıklığına neden olabilir. Ancak bu yaklaşım iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında genel olarak yer almaktadır. Örneğin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda risk değerlendirmelerinin işveren tarafından yapılması veya yaptırılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğinde risk değerlendirmelerinin bir ekip tarafından yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde de öncelikli olarak idari yaptırımlar açısından sorumlu işveren olarak belirlenmekte, sonrasında teknik olarak gerçekleştirebilecek sağlık ve güvenlik koordinatörüne bu görev tevdi edilmektedir.

Bununla birlikte 11 inci maddenin 1 inci Fıkrasının c) bendinde Sağlık ve güvenlik koordinatörleri için proje uygulama aşamasında, yapılan işteki ilerlemeleri ve meydana gelen değişiklikleri dikkate alarak sağlık ve güvenlik planında gerekli düzenlemeleri yapması veya yapılmasını sağlaması gerektiği de belirtilmektedir. Dolayısıyla sağlık ve güvenlik planının inşaat süreci boyunca ortaya çıkacak özelliklere ve risklere göre genişletilebilecek dinamik bir belge olarak hazırlandığından da ayrıca emin olunmalıdır.

İşverenlerin, Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 8 inci maddesi uyarınca, aynı yapı alanında birden fazla işveren veya alt işverenin bulunması durumunda projenin hazırlık ve uygulama safhasında sağlık ve güvenlik konularının koordinasyonunu sağlamak amacıyla sağlık ve güvenlik koordinatörü görevlendirmesi gerekmektedir.

Yönetmeliğe göre herhangi bir tüzel ya da gerçek kişinin sağlık ve güvenlik koordinatörü olarak görevlendirilmesi konusunda bir kısıtlama yoktur. Bu konuda sadece 92/57/EEC sayılı direktifin uygulama rehberinde çok kısa bir açıklamaya yer verilmiştir. İlgili rehberde, işverenlerin koordinatör görevlendirilmesinde, görevlendirilen kişilerin sağlık ve güvenlikle bağlantılı rollerini gerçekleştirebilecek kadar yeterli oldukları konusunda makul ölçüde tatmin olmaları gerektiği belirtilmektedir. Aynı zamanda projenin doğasını, boyutunu ve zorluğunu ve ele alınması gerekecek riskleri göz önünde bulundurmak da önemlidir. İlgili rehberde; koordinatör olmak için gerekli bilgiye sahip olma, benzer projelerde deneyimli olma, projenin boyutu ve zorluğu göz önünde bulundurulduğunda projeye özgü sağlık ve güvenlik konularında bilgili olma ve işle bağlantılı riskleri başarılı bir şekilde yönetebilecek durumda olma gibi hususların koordinatörlerin yeterliliğini belirlemede göz önünde bulundurulabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte koordinatör işlevlerinden herhangi birini yerine getirmek için birden fazla kişinin atanmasına engel olacak herhangi bir durum yoktur ve birden fazla atamanın yararlı olacağı büyük, zor projelerde bu hususun dikkate alınması faydalı olabilir.

Ehil kişi ifadesi, Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-4 ve Ek-5 bölümlerinde toplamda yedi defa geçmektedir.

Yönetmelikte “ehil kişi” ile ilgili herhangi bir tanım yapılmadığı görülmekle birlikte, ifadenin sözlükteki anlamı da dikkate alındığında bu kişiden kastedilenin “yapılması planlanan çalışma ile ilgili bilgi ve tecrübe sahibi kişi” olabileceği düşünülebilir. Bu kişinin iş güvenliği uzmanı veya başka bir kişi olabileceğine dair ise ilgili yönetmelikte herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Yönetmelik bu noktada projenin kapsamı, çalışma ortamı, yapılacak işin niteliği gibi koşulları da göz önüne alarak görevlendirilecek kişinin takdirini işverene bırakmakta ve uygulama açısından da bir esneklik ve kolaylık sağlamaktadır.

Bu konuyu doğrudan ilgilendiren iki yasal düzenleme söz konusu olup bu düzenlemeler Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği ve Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliktir.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde yüksekte çalışacaklara, bu çalışmalarla ilgili tehlikeler, riskler, kontrol tedbirleri ve güvenli çalışma yöntemleri konusunda eğitim verileceği açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır. Ancak ilgili yönetmelikte bu eğitimlerin kimler tarafından ve ne şekilde verileceğine dair herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hususun mevcut düzenlemeler çerçevesinde çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin usul ve esaslarının yer aldığı yönetmelik kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik incelendiğinde, yönetmelik hükümlerinin, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında yer alan tüm işyerlerini ve bu işyerlerinde çalışanlara eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşları kapsadığı görülmektedir. Bu nedenle, yüksekte çalışmaya yönelik eğitimler, temel iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri kapsamında değerlendirilebilir. Ayrıca yönetmelik Ek-1 bölümünde yer alan eğitim konuları tablosunda ‘çalışanın yapacağı işe özgü yüksekte çalışma’ ifadesinin de yer aldığı görülmektedir.

İlgili yönetmelikte bu eğitimleri verebilecek kişi ve kurumlarla ilgili hususlar da ayrıntılı olarak düzenlenmekte olup bu eğitimlerin, eğiticilerin uzmanlık alanının Ek-1’de yer alan konulara uygun olması kaydıyla, işyerinde hizmet vermekte olan iş güvenliği uzmanları tarafından da verilebileceği belirtilmektedir.

Sonuç olarak o işyerinde hizmet veren iş güvenliği uzmanlarının bu eğitimi vermesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığı ve herhangi bir üniversite veya kuruluştan ‘yüksekte çalışma eğitici belgesi’ almış olmak gerekir gibi bir zorunluluğun da mevzuatımızda yer almadığı görülmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı incelendiğinde; cephe iskelesinde çalışıldığı esnada emniyet kemeri kullanımının zorunlu olduğuna dair gerek Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde gerekse İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğinde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. (Örneğin asılı erişim donanımları için böyle bir zorunluluk vardır.) Ancak mevzuatta zorunlu olduğunun açıkça belirtilmemesinin emniyet kemerinin kullanılmayacağı anlamına gelmediği de önemle dikkate alınmalıdır.

Alınacak önlemlerde kişisel korunma tedbirlerinden ziyade toplu korunma tedbirlerine öncelik verilmesi, mevzuatımızda açıkça belirtilen önemli bir risklerden korunma ilkesidir. Konuyla ilgili olarak, Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği EK-4 Yüksekte Çalışma başlığı altında toplu korunma tedbirlerinin riski tamamen ortadan kaldıramadığı, uygulanmasının mümkün olmadığı, geçici olarak kaldırılmasının gerektiği vb. durumlarda kişisel koruyucu donanım (KKD) kullanımına başvurulması gerektiği ifade edilmektedir.

Normal şartlarda iskelelerde düşme riskine karşı toplu korunma, korkuluk sistemleri ile sağlanmaktadır. Standartlara uygun, güvenli şekilde kurulmuş bir cephe iskelesinde ise korkuluklar ve diğer hususlar eksiksiz yer aldığından toplu korunma tedbirleri sağlanmış olmaktadır. Ancak her ne kadar tedbirler sağlanmış görünse de kullanılan alet ve ekipmanlar, hava koşulları ya da çevrede yapılan faaliyetler kaynaklı riskler de değerlendirilip KKD kullanımına karar verilmesi daha doğru olacaktır. Bunun yanı sıra özellikle iskelenin kurulum ve söküm aşamalarında düşme riskinin daha da artacağı ve çalışma koşulları gereği KKD kullanımına ihtiyaç olabileceği dikkatlice değerlendirilmelidir. Her ne kadar kurulum ve söküm aşamalarında düşmeye karşı geçici platform ya da geçici korkuluk veya benzeri sistemler kullanılarak ve düşmeye karşı bir üst katın korkulukları yerleştirilerek toplu korunma tedbirlerine başvurulsa da bu sistemlerin yerleştirilmesi esnasında da KKD kullanımına başvurulup başvurulmayacağı değerlendirilmelidir. Bu sistemlerin yeterli görülmediği veya uygulanamadığı durumlarda çalışanın uygun noktalara (yaşam hatları, üreticinin belirttiği ankraj noktaları gibi) bağlandığından emin olunmalıdır.

Sonuç olarak; her çalışmanın kendi koşulları söz konusu olduğundan mevcut durum dikkate alınarak karar verilmelidir. Öncelikle kullanılacak iskele standartlara uygun şekilde tam olarak kurulmalı; akabinde mevcut tedbirlerin yeterliliği sorgulanmalı ve düşmeye karşı KKD kullanımına karar verilmesinde; yapılan faaliyetler, çalışma çevresi, kullanılan alet ve iş ekipmanları gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılan risk değerlendirmesi esas alınmalıdır.

5/10/2013 tarihli ve 28786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin amacı, yapı işlerinde alınacak asgari iş sağlığı ve güvenliği şartlarını belirlemektir. İlgili Yönetmeliğin EK-5/Yapı İşlerinde Kullanılan İş Ekipmanlarının Asgari Sağlık ve Güvenlik Şartları kısmında yer alan A) Ön Yapımlı Bileşenlerden Oluşan Cephe İskeleleri için Asgari Şartlar bölümü 10 uncu maddede;

‘10- İskeleler aşağıda belirtilen durumlarda işveren tarafından görevlendirilen ehil bir kişi tarafından kontrole tabi tutulur. Hazırlanan kontrol raporu sonucunda sadece güvenli olduğu tespit edilen iskelelerde çalışma yapılır;

a) Kullanılmaya başlanmadan önce,

b) Haftada en az bir kez,

c) Üzerinde değişiklik yapıldığında,

ç) Belli bir süre kullanılmadığında,

d) Sismik sarsıntı, kuvvetli rüzgârlar gibi olumsuz hava şartlarına veya denge ve sağlamlığını etkileyebilecek diğer koşullara maruz kaldığında.’ hükmü yer almaktadır.

Ayrıca, iş yerinde iş ekipmanlarının kullanımı ile ilgili sağlık ve güvenlik yönünden uyulması gerekli asgari şartlarının belirlenmesi amacıyla 25/4/2013 tarihli ve 28628 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğinin EK-II İş Ekipmanının Kullanımı ile İlgili Hususlar bölümünde yer alan 4.3. İskelelerin kullanımı ile ilgili özel hükümler başlığında;

‘4.3.6. (Değişik:RG-18/2/2022-31754) İskelelerin kurulması, sökülmesi veya üzerinde önemli değişiklik yapılması, görevli inşaat mühendisi gözetimi altında yapılır. Tersanelerde ise gemi inşaatı ve gemi makineleri mühendisi, makine mühendisi veya inşaat mühendisi gözetimi altında yapılır. Bu maddede sayılan işler, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi uyarınca, özel riskleri ve ayrıca aşağıda belirtilen hususları kapsayan konularda yapacakları işle ilgili yeterli eğitim almış çalışanlar tarafından yapılır:

a) İskelelerin kurulması, sökülmesi veya değişiklik yapılması ile ilgili planların anlaşılması,

b) İskelelerin kurulması, sökülmesi veya değişiklik yapılması sırasında güvenlik,

c) Çalışanların veya malzemelerin düşme riskini önleyecek tedbirler,

ç) İskelelerde güvenliği olumsuz etkileyebilecek değişen hava koşullarına göre alınacak güvenlik önlemleri,

d) İskelelerin taşıyabileceği yükler,

e) İskelelerin kurulması, sökülmesi veya değişiklik yapılması işlemleri sırasında ortaya çıkabilecek diğer riskler.’ hükümleri;

EK-III Bakım, Onarım ve Periyodik Kontroller İle İlgili Hususlar bölümünde yer alan 2.2. Kaldırma ve iletme ekipmanları başlığında;

‘2.2.2. Kaldırma ve iletme ekipmanlarının iskeleler hariç periyodik kontrolleri yetkili olan; makine mühendisleri, mekatronik mühendisleri, makine veya metal eğitimi bölümü mezunu teknik öğretmenler ya da makine tekniker veya yüksek teknikerleri tarafından yapılır. İskelelerin periyodik kontrolleri ise yetkili olan; inşaat mühendisleri, makine mühendisleri,  inşaat, yapı, makine veya metal eğitimi bölümü mezunu teknik öğretmenler ya da inşaat tekniker veya yüksek teknikerleri tarafından, gemi inşası ile gemi bakım ve onarım işlerinde gemi inşaatı ve gemi makineleri mühendisleri ve gemi teknikerleri tarafından yapılır.’ hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğinin İş ekipmanının periyodik kontrolü başlıklı 7 nci maddesinde;

‘(1) İşyerinde kullanılan iş ekipmanının periyodik kontrolü ile ilgili aşağıdaki hususlara uyulur:

a) İş ekipmanının güvenliğinin kurulma ve montaj şartlarına bağlı olduğu durumlarda, ekipmanın kurulmasından sonra ve ilk defa kullanılmadan önce, önemli bakım ve onarımlardan sonra ve her yer değişikliğinde ekipmanın, periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişiler tarafından periyodik kontrolü yapılır. İskeleler, sütunlu çalışma platformları veya kule krenler gibi ilk kurulumdan sonra yükseltilebilen veya değişikliğe uğratılabilen iş ekipmanları, yükseltilmesi veya değişikliğe uğratılması sonrasında iş ekipmanının yapılan değişiklikleri içerecek şekilde periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişiler tarafından periyodik kontrolü yapılır.

b) İşverence, arızaya sebep olabilecek etkilere maruz kalarak tehlike yaratabilecek iş ekipmanının;

1) Periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişilerce periyodik kontrollerinin yapılması,

2) Çalışma şeklinde değişiklikler, kazalar, doğal olaylar veya ekipmanın uzun süre kullanılmaması gibi iş ekipmanındaki güvenliğin bozulmasına neden olabilecek durumlardan sonra, arızanın zamanında belirlenip giderilmesi ve sağlık ve güvenlik koşullarının korunması için periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişilerce gerekli periyodik kontrollerin yapılması, sağlanır.’ hükümlerine yer verilmektedir.

Yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere, Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde periyodik kontrol ifadesi geçmemekte olup sadece yapılacak bir kontrol ve bu kontrol sonucu hazırlanacak rapordan bahsedilmektedir. Bu durumda, istisnai durumlar dışında, iskelelerin haftada en az bir kez yapılacak kontrolleri işveren tarafından görevlendirilen ehil bir kişi tarafından gerçekleştirilebilecektir.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde ‘ehil kişi’ ile ilgili olarak özel herhangi bir tanım yapılmadığı görülmekle birlikte, ifadenin sözlükteki anlamı da dikkate alındığında, bu kişiden kastedilenin ‘yapılması planlanan çalışma ile ilgili bilgi ve tecrübe sahibi kişi’ olacağı öngörülmektedir. Dolayısıyla, projenin kapsamı, çalışma ortamı, yapılacak işin niteliği gibi koşulların göz önüne alınması kaydıyla istisnai durumlar dışında görevlendirilecek kişinin takdiri işverene bırakılmakta, uygulama açısından esneklik ve kolaylık sağlanmaktadır.

Öte yandan, İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğinin mezkur maddeleri gereğince bazı istisnai durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu durumda, görevlendirilecek ehil kişi belirlenirken, söz konusu Yönetmelik ile Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde yer verilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirilmelidir. İskelelerin üzerinde önemli değişikliklerin yapılması işleminin görevli inşaat mühendisinin gözetiminde yapılması gerekmekte olup Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde geçen kontrolün de bahse konu inşaat mühendisi tarafından yapılması daha doğru olacaktır. Kullanılacak iskele, kurulumu sonrası ve ilk defa kullanılmadan önce, kurulduktan sonra sismik sarsıntı, kuvvetli rüzgârlar gibi olumsuz hava şartlarına veya denge ve sağlamlığını etkileyebilecek diğer koşullara maruz kaldığında, uzun süre kullanılmadığında, üzerinde önemli değişiklikler yapıldığında veya her yer değişiminde İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğinin 7 nci maddesi gereği periyodik kontrolünün yapılması zorunludur. Bu durumda, periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişilerce gerekli periyodik kontrollerin yapılması ve ilgili diğer mevzuat şartlarının sağlanması koşuluyla yapılan kontrol ile Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde geçen kontrolün ehil kişi tarafından gerçekleştirilmiş olacağı değerlendirilmektedir.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin Ek-5 Bölüm B altında 1 inci maddesinde yapı işlerinde TS EN 13374 standardına uygunluk belgesi olan geçici kenar koruma sistemleri kullanılması gerektiği belirtilmektedir. Bununla birlikte 4 üncü maddede ise geçici kenar koruma sistemlerinin kullanılması gereken alanlar belirlenmekte ve bu sistemlerin kullanımının uygulanabilir olmadığı veya daha etkili bir toplu koruma tedbirinin uygulanmasının mümkün olduğu durumlarda düşmeye karşı korumanın diğer tedbirlerle sağlanması gerektiği ifade edilmektedir.

TS EN 13374 standardında ise statik ve dinamik testler altında geçici kenar koruma sistemlerinin güvenilirlikleri test edilmektedir. İnşaat demiri ile yapılacak bir korkuluğun standart bir işçiliği olamayacak ve ne kadar yüke dayanıklı olduğu bilinemeyecektir. Ayrıca çalışanların bu imalatlar sebebiyle kendilerini güvende hissedip kat veya boşluk kenarlarına yaklaşması da muhtemel riskleri arttıracaktır. Diğer bir taraftan TS EN 13374 standardında belirtilen yüklemelerde yapısal güvenliği ifade eden son limit durum gereksinimlerinin yanı sıra genel olarak kullanılabilirliği ve kullanıcı konforunu ifade eden hizmet görebilirlik limit durumu gereksinimlerini de yer almaktadır. Daha basit bir ifadeyle sistem yüklere karşı belirli bir dayanım sağlarken, muhtemel bir yüklemede yani örneğin çalışan herhangi bir sebeple korkuluk sisteminin üzerine düştüğünde de zarar görmemelidir.

Sonuç olarak; işe uygun ve o iş için tasarlanmış malzeme kullanımı önemlidir ve TS EN 13374 standardında yer almayan bir uygulamanın (inşaat demiri kullanımı gibi) geçici kenar koruma olarak kullanılması mümkün görülmemektedir.

Bilindiği üzere 31/12/2018 tarihinde Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde önemli değişiklik ve güncellemeler yapılmış olup Ek-5 bölümü yayımlanmıştır. Bu bölümde cephe iskeleleri, geçici kenar koruma sistemleri, sütunlu çalışma platformları, güvenlik ağları ve yaşam hatlarının güvenli temini, kurulumu, kullanımı ve kullanımı gibi birçok husus ayrıntılı şekilde yer almaktadır. Yapı işlerinde standartlara uygun geçici kenar koruma sistemlerinin kullanımına ilişkin zorunluluk, bu değişiklikler ile birlikte getirilmiş olup 1 yıllık geçiş süreci tanınmış ve ilgili hükümler 31/12/2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kullanılacak geçici kenar koruma sisteminin standartlara uygunluk belgesinin bulunmasının yanı sıra yapılacak işe uygun sınıf ve tipte geçici kenar koruma sistemi seçimi de yasal bir zorunluluktur.

Geçici kenar koruma sistemleri, namı diğer korkuluklar kullanım şekli ve üretim standartlarına göre 9 tipte ve 3 sınıfta üretilmektedir. Yapılacak işin değerlendirilmesi, en uygun tip ve sınıftaki geçici kenar koruma sisteminin seçilmesi gerekmektedir. Tip ayrımları sistemin montajlanacağı zemin ve ankraj biçimlerine göre değişmektedir. A, B ve C sınıfı sistemler arasındaki en temel ayrım ise çalışma yüzeyi açısı ile ilintilidir. Örneğin; çalışma yüzeyi açısının 10 dereceden daha az olduğu durumlarda A sınıfı geçici kenar koruma sistemleri kullanılabilirken, çalışma yüzeyi açısı arttıkça sırasıyla B ve C sınıfı sistemlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Geçici kenar koruma sistemlerinin kullanımı ile ilgili belki de unutulmaması gereken en önemli husus, çalışma yüzeyi açısının 60 dereceyi geçtiği durumlarda bu sistemlerin kullanılmaması gerektiğidir.

Güvenlik ağları standartlara uygun şekilde üretilirken çeşitli statik ve dinamik testlerden geçmekte ve güvenlik ağlarının sönümleyebileceği enerji miktarı bu testlere göre belirlenmektedir. Bu noktada mevzuatımızda belirtilen düşme yüksekliği kavramı önem arz etmektedir. Bu kavram çalışanın düşebileceği nokta ve güvenlik ağı arasındaki dikey mesafeyi ifade etmekte ve hiçbir koşulda 6 metreyi geçmemektedir.

Güvenli bir çalışma için ağın sadece standartlara uygun olması tek başına yeterli bir kriter olmayıp kurulumu ve kullanımı da standartlara ve mevzuata uygun olmalıdır. Aksi takdirde yeterli olduğu düşünülen bir tedbir istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Örneğin 4 katlı olan bir inşaatta güvenlik ağının uygun şekilde kurulduğu ve mevcut durumda bu inşaatın 7 nci kata ulaştığı varsayılırsa, güvenlik ağının yerinde değişiklik yapılmaması ve önceden kurulduğu yerde bırakılması düşme yüksekliği ile ilgili sınır değerlerin aşılmasına neden olacaktır.

Sonuç olarak, ilgili mevzuat doğrultusunda güvenlik ağlarının taşınması, yani sökümü ve uygun şekilde tekrar kurulumuyla, sürdürülebilir bir korumanın sağlanması gerekmektedir.

Düşmeyi durdurucu sistemlerden olan güvenlik ağlarının tasarım ve kullanım amacının iyi bir şekilde anlaşılması doğru kullanım için son derece önemlidir. Bilindiği üzere 31/12/2018 tarihinde yayımlanan yönetmelik değişikliği ile Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğine Ek-5 bölümü eklenmiş ve bu güncellemede güvenlik ağlarının standartlara uygun bir ürün olarak temini ve kullanımı ile ilgili herhangi bir geçiş sürecine ihtiyaç duyulmayarak yayımı itibarıyla ilgili hükümlerin yürürlüğe girmesi sağlanmıştır.

Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği incelendiğinde bahse konu güvenlik ağlarının, malzeme düşmesini engellemek için değil, yüksekten düşen çalışanları düşmenin muhtemel etkilerinden korumak amacıyla tasarlanan ağlar olduğu görülmektedir. Bu noktada malzeme düşmesine karşı farklı güvenlik ağları ile ek tedbirler alınmasında ise mevzuatsal açıdan herhangi bir engel bulunmamakta olup bu amaçla kullanılan güvenlik ağlarının daha küçük ağ gözü boyutuna sahip olması gerektiği hususu da gözden kaçırılmamalıdır.

Kazı işleri; inşaat faaliyetlerinde olmazsa olmaz denebilecek en temel işlerindendir. Şantiye ve yapılan işin niteliğine bağlı olarak birçok kazı türü bulunmaktadır. Her kazı çalışması benzer tehlike ve riskler içermekle birlikte; çalışma ortamı, kullanılan kazı teknikleri ve iş ekipmanlarına bağlı olarak farklı tehlike ve riskler de söz konusu olabilir. Kazı çalışmaları sırasında çalışanlar ve çevredekiler için tehdit oluşturabilecek hususlara toprak kayması/göçük, kazıya düşme, çalışanların üzerine malzeme/yük düşmesi, tehlikeli atmosferlere maruziyet, yeraltı hizmetleri ve üstten geçen enerji hatlarına temas, ağır ve mobil ekipmanlar ile etkileşim ve kazı içerisine su birikmesi örnek olarak verilebilir.

Genel olarak, zeminin iş makinalarıyla kazılması ve çıkan hafriyatın genellikle kamyonlar ile taşınması şeklinde gerçekleşen kazı faaliyetleri esnasında iç içe olunan toprağın büyük bir tehdit unsuru olabileceği gözden kaçırmamalıdır. Ayrıca kazı ve malzeme taşıma işlerinde kullanılan makine ve araçların manevraları, çalışanların ve diğer yapı ile ekipmanların güvenliği açısından ciddi tehlikeler oluşturabilir. Dolayısıyla enerji hatlarına, iş makinalarına, yaya ve araç trafik yollarına güvenli mesafede kalınması sağlanmalı ve kazı alanı ile çevresi düzenli şekilde kontrol altında tutulmalıdır.

Toprağın belirli sebeplerden dolayı çözülüp gevşemesi sonucu aniden kazı yapılan yere doğru ayrılıp kayması veya düşmesi şeklinde tanımlanabilen göçükler özellikle altyapı kanal kazılarında ciddi tehlikeler oluşturmaktadır.

Kazı çalışmaları sırasında göçükleri tetikleyen birçok faktör bulunmaktadır. Hem çalışma ortamı hem de çevresel etkilerle doğrudan ilgili olan bu faktörler, kazı stabilitesini olumsuz şekilde etkileyerek göçüğün oluşmasına neden olmaktadır. Göçüğe sebep olan ya da oluşumunu hızlandıran bu faktörlere; zemin nitelikleri, nem miktarı, titreşimler, ağır yükler (hafriyat yığını, iş makineleri), yakındaki mevcut yapılar, önceki kazılar, hava ve çevre koşulları ile kazının açık kaldığı süre miktarı örnek olarak verilebilir. Alınacak tedbirlerin belirlenmesinde sahadaki bu faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Göçük riskine karşı alınabilecek genel koruyucu tedbirlere farklı açılarda şev ve kademe oluşturulması, çeşitli tipte iksaların yapılması ve taşınabilir hendek kaplama sistemlerinin kazı içerisine yerleştirilmesi gibi örnekler verilebilir. Kazı çalışmalarında risk değerlendirme sonuçları da dikkate alınarak göçük riskine karşı en uygun tedbire karar verilmelidir.

Merdivenler diğer ekipmanlara nispetle basit bir ekipman olarak değerlendirilmektedir ancak yaşanabilecek bir iş kazası sonucu ortaya çıkacak sonuç en az diğerleri kadar ağır olmaktadır. Ayrıca günümüz koşullarında farklı tipte merdiven kullanımlarının da yaygınlaşması merdiven üzerinde güvenli çalışmanın önemini daha da arttırmaktadır. Öncelikli olarak merdivenlerin kullanım talimatları ve güvenli çalışma yöntemleri konusunda yeterli bilgiye sahip çalışanlar tarafından kullanıldığından emin olunmalıdır ki böyle bir çalışan aynı zamanda ilgili kontrolleri yapacak yeterliliğe sahip olacaktır.

Merdiven kontrolünün kullanım öncesi yapılması, kullanıcı tarafından gerçekleştirilmesi ve çalışma yeri veya koşullarında herhangi bir değişiklik olduğunda yinelenmesi önemlidir. Merdivenlerin kol, ayak, basamak, kilit mekanizması ve platform gibi unsurları kontrol edilmelidir. Merdiven kollarının zarar görmediğinden, eğilmediğinden veya deforme olmadığından emin olunmalıdır. Ayrıca merdiven ayaklarının eksik, aşınmış veya zarar görmüş olması merdivenin kayması veya devrilmesine neden olabileceğinden ilgili kontroller yapılmalıdır. Benzer şekilde merdivenin zemin ve/veya erişim noktası ile temas halinde olacağı yüzeyler incelenmeli ve gerekli görülmesi halinde merdivenin kaymasını önleyecek tertibatın çalışma öncesi hazır olması sağlanmalıdır. Merdiven basamaklarının eksiksiz, gevşememiş veya zarar görmemiş olduğundan emin olunmalı, yağ, çamur gibi kalıntılar temizlenmelidir. Ayrıca bükülmüş, bağlantı parçaları aşınmış veya zarar görmüş kilit mekanizmaları merdivenin çökmesine sebep olabileceğinden bu mekanizmaların kontrolünden ve yerinde doğru şekilde yerleştiğinden emin olunmalıdır.

Yaşam hatları; yüksekte yürütülen çalışmalar sırasında düşmeye karşı kişisel koruyucu donanımlar kullanan çalışanın güvenli bir noktaya sürekli bir şekilde bağlantısının sağlanması amacı ile tasarlanmış düşmeye karşı koruyucu tertibatlar olarak tanımlanabilir. Yaşam hatları düşmeye karşı korumada düşmenin önlenmesi için çalışma alanını sınırlandırma amacıyla kullanılabileceği gibi düşmenin tamamen önlenemediği alanlarda olası bir düşme durumunda çalışanın güvenli bir mesafede ve düşmenin etkisiyle çalışanın üzerine gelecek yükün azami bir değeri aşmayacağı şekilde durdurulması için de kullanılabilmektedir. Emniyet kemeri, bağlantı halatı ve bağlayıcılar (karabina, kanca vb.) gibi ekipmanlar ile birlikte kullanılan yaşam hatları toplu koruma tedbirlerinin alınamadığı veya yeterli olmadığı durumlarda tercih edilmelidir.

Yaşam hatlarının kullanımında öncelik olarak ilgili yaşam hattı sisteminin standartlara uygun olduğundan emin olunmalı ve yaşam hatlarının, sadece üreticisinin uygun gördüğü yaşam hattı tertibatlarıyla birlikte kullanılması sağlanmalıdır. Detayları Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde düzenlenen bu sistemler için aşağıdaki standartlar dikkate alınmalıdır:

i. Kılavuzlu tip düşme durdurucular ile rijit ve dikey yaşam hatlarının kullanıldığı sistemlerde, EN 353-1 Standardı.

ii. Kılavuzlu tip düşme durdurucular ile esnek ve dikey yaşam hatlarının kullanıldığı sistemlerde, EN 353-2 Standardı.

iii. Esnek veya rijit yatay yaşam hatlarının kullanıldığı sistemlerde, EN 795 Standardı veya CEN/TS 16415 Standartları.

Yaşam hattı ankraj noktalarının, uygulanabilir olduğu sürece düşme mesafesini azaltacak şekilde baş seviyesinin üstünde olmasına dikkat edilmeli ve yaşam hatları ile ankraj noktalarının konumlarının; çalışanların çalışma alanının her yerine güvenli bir şekilde erişebilmelerine ve düşmeleri durumunda sarkaç etkisine maruz kalmamalarına imkân sağlayacak ve çalışma alanını yeterince kapsayacak şekilde planlanması sağlanmalıdır.

İnşaat işyerlerinde kullanımı gün geçtikçe artan sütunlu çalışma platformları hidrolik ya da elektrik motorlu güç sistemleri ile aşağı ve yukarı hareket edebilen; çalışanları, ekipmanları ve malzemeleri taşıyabilecek kapasitede bir platformdan (ana platform), bu platformu destekleyen ve platformun üzerinde hareket etmesini sağlayan en az bir sütundan, sütun yapısını destekleyen hareketli ya da statik bir tabandan oluşan yüksekte çalışma/erişim ekipmanı olarak tanımlanabilir.

Sütunlu çalışma platformları ile ilgili hükümler Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde yer almaktadır. Bünyesinde birçok güvenlik donanımı barındıran bu ekipmanlar ile güvenli çalışmanın sağlanabilmesi için kurulum ve kullanımın mutlaka üretici talimatları doğrultusunda yapılması sağlanmalıdır. Sütunlu çalışma platformlarında bulunması gereken güvenlik donanımlarına; yetkisiz kişilerin müdahalesini önleyen tertibatlar, sesli ikaz sistemleri, korkuluklar, koruyucu kafesler, sabit koruyucular, fren sistemleri, acil durum indirme araçları, aşırı yük sensörleri, tamponlar, üst ve alt son sınırlama anahtarları, uç durdurma anahtarları, ana sütundan farklı renkte bir son sütun ve benzeri donanım ile acil durdurma kumandaları örnek olarak verilebilir.

Düşme riski; yükseltilebilen seyyar iş platformlarının kullanımı esnasında karşılaşılabilecek en ciddi risklerdendir.  Zeminde bulunan küçük çukur veya tümseklerin normalde tehlikeli olmadığı düşünülebilir ancak bu unsurların sepet içerisindeki çalışana etkisi genellikle göründüğünden çok daha fazla olmaktadır.

Düşme riski; özellikle eklemli, teleskopik vb. bomlu platformlarda bomun sallanması, aniden sarsılması veya ağırlık merkezinden uzaklaşacak şekilde yönlendirilmesi sırasında ortaya çıkabilir. Çalışanın genellikle korkuluklar üzerine çıkarak aşırı uzanma şeklinde güvensiz hareketlerde bulunması neticesinde de düşme söz konusu olabilir. Ayrıca diğer araçların yükseltilebilen seyyar iş platformuna çarpması ya da bomun veya sepetin çalışma çevresinde yer alan engellere takılması sonucu da düşmeler yaşanabilir.

Yükseltilebilen seyyar iş platformlarda düşmeye karşı korumanın sağlanmasında öncelik diğer ekipmanlarda olduğu gibi toplu korumaya verilmeli yani ekipmanın etkin ve sağlam bir korkuluk sistemine sahip olduğundan emin olunmalıdır. Düşmeye karşı kişisel koruyucu donanımların kullanımına karar vermeden ise yürütülecek faaliyetler, çalışma ortamı, hava şartları vb. birçok husus dikkate alınarak risk değerlendirmesi gerçekleştirilmelidir. Bu noktada bomlu platformlar ile yapılan çalışmalara özellikle odaklanılmalıdır.

Kişisel koruyucu donanım kullanımında ise bağlantı halatının (lanyard) uygun bağlantı elemanları (kanca vb.) aracılığıyla, üretici tarafından onaylanmış ankraj noktasına bağlanmasına dikkat edilmeli ve bu halatının beklenmedik bir durumda çalışanın platform içerisinde kalacak şekilde kısıtlanması için yeteri kadar kısa olmasına da ayrıca önem verilmelidir.

Yıkım çalışmaları yapının tamamen yıkımı, bir kısmının sökümü ya da yapının fiziksel bütünlüğü ile ilgili bir kısmının ortadan kaldırılması gibi faaliyetleri kapsamaktadır. Yürütülmekte olan çalışmalar veya doğal kuvvetler (fırtınalar, seller), yangın, patlama ya da basit aşınma ve yıpranma sonucu zayıflamış bir yapıda gerçekleştirilen yıkım çalışmaları, en tehlikeli yapı işlerindendir.

Yıkım faaliyetleri; düşen malzemelerin altında sıkışma veya gömülü kalma ya da yapının istem dışı çökmesi, yüksekten düşme veya aşırı yükler altındaki tel halatların kopmasından kaynaklı çarpılma gibi ciddi kazalara neden olabilecek sayısız riski barındırmaktadır. Çalışanlar asbest, silika tozu, PCB'ler, toz ve ultraviyole ışınlar kaynaklı kanserler ile ağır makinelerle çalışma ve ağır yükleri taşıma kaynaklı kas iskelet sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkları tetikleyebilen koşullara ve çeşitli etkenlere maruz kalabilirler. Ayrıca kullanılan ekipmanlar kaynaklı gürültü, titreşim ve toz oluşumu ile tehlikeli kimyasal ve biyolojik etkenlere maruziyet de söz konusu olabilmektedir.

Yıkım çalışmaları kaynaklı risklerin önlenmesi adına özellikle Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınmalı ve çalışmalar ilgili yönetmelik çerçevesinde hazırlanması zorunlu olan yıkım planı doğrultusunda gerçekleştirilmelidir.

İletişim Formu

En fazla 1000 Karakter